Akademik Getat, Köşe Yazıları

Geleneksel Tıbbın Kısa Tarihi

Geleneksel Tıbbın Kısa Tarihi

Geçmişten günümüze, insanoğlunun yaşadığı en eski dönemlerde bile hastalıkların ve insanların yaşam kalitesini azaltan ağrıların mevcut olduğunu görüyoruz. Bu yüzden tarih boyunca tababet yani tıp bilimi çok önemli bir yere sahip olmuştur.

Tabii bakılınca daha çok hurafelerin ve yanlış tıbbi bilgilerin, bilimin ve doğru tıbbi bilginin önüne geçtiğini de görmekteyiz.

Öyle ki eskiden tedavi yöntemleri tapınaklarda verilen tavsiyeler üzerine uygulanmaktaydı.

Hekim Hipokrat bu hurafeleri, ilmin ışığıyla aydınlatıp, o yanlış bilgileri, tıp biliminin değerli, doğru ve etkili tedavi yöntemlerinden ayıklamış olan ilk kişidir.

Bundan 2500 yıl kadar önce İran’da Ahameniş döneminde, Zerdüştlerin dini kitaplarında sağlık konusu, tıbbi konular vb. üzerine birçok bilgi kaydı vardır.

Ahameniş döneminden sonra Sasani Devleti kurulmuştur ve bu dönem bilimin en aydınlık dönemi olmuştur (224-651).

Bu dönemde, ilk tıp fakültesi olan Cündişapur Üniversitesi kurulmuştur. Üniversitenin hemen yanında yapılan hastane sayesinde ilk kez uygulamalı tıp eğitimi verilmiştir.

Tıp adına yapılan ilk kongre de bu dönemde olmuştur. Bu kongrelere katılan Yunanlı hekimler, inanç farklarına rağmen tıbbi konular üzerine konuşup bu bilgileri değerlendirmişlerdir.

Sasaniler dönemimde ülkenin sağlık ve tedavisi üzerine görev yapıp denetleme ile görevli olan bir grup doktorun yürüttüğü medikal sistem kurulmuştur. Hatta bu sistem sayesinde ülkenin çeşitli bölgelerine temsilciler göndererek tıp alanındaki sorun ve sıkıntıların doğrudan ortadan kaldırılıp denetlenmesi amaçlanmıştır.

Geleneksel Tıbbın başat konusu olan mizaç biliminin ayak izleri de tam bu dönemlere aittir. Yani Sasaniler döneminde bu konunun konuşulduğu görülmektedir.

Humoral teorisi

İngilizce karşılığı Sasani Pehlevi Dilinde Karşılığı Niteliği ya da keyfiyeti
Blood (kan) xon Sıcak ve nemli
Phlegm (balgam) Blagm Soğuk ve nemli
Yellow bile (sarı safra) wis i suxr Sıcak ve kuru
Black bile (kara safra, sevda) Wis i sya Soğuk ve kuru

 

Arapların İran’a hakimiyet kurup Sasani Devletini yenilgiye uğratması ile İran’daki resmi ve hâkim dil Arapça oldu.

İlmin merkezi, Cündişapur’dan Bağdat şehrine taşındı.

Böylece Müslüman bilim adamları bilimsel kitaplar yazmaya ve dünyaca ünlü kitapları tercüme etmeye başladılar.

Bugün dönemin evrensel dili İngilizce olduğu gibi o dönemin evrensel dili Arapçaydı ve neredeyse bilimsel tüm kitaplar Arapça idi.

Bu yüzden İbn-i Sina ana dili Farsça olmasına rağmen el-Kanun fi’t-Tıp adlı kitabını Arapça yazmıştır.

Müslüman bilim adamlarının çoğu tıp biliminin bu en parlak döneminde oldukça aktiflerdi.

Sözgelimi kimya biliminin babası sayılan Muhammed Zekeriya Razi gibi isimler bu dönemde tıp kimya ve felsefe alanlarında kalıcı önemli eserler bırakmıştır.

Fizik araştırmaları, klinik sistemi üzerine yaptığı araştırmalar yaptığı klinik gözlemler sayesinde İslam dünyasının en büyük doktoru olarak bilinir.

Razi’nin Kitabu’l-cuderi ve’l-hasbe eseri dünyada çiçek ve kızamık hastalığının teşhisi ile ilgili yazılan ilk kitaptır.

Bu kitap 250 yıldan daha kısa bir sürede Avrupa’da 400 defa farklı dillerde basılmıştır.

Çocuklar üzerine yazılan ilk tez Razi’ye aittir.

Daha doğrusu Razi çocuk tıbbının babası olarak bilinir çünkü çocuk tıbbı üzerine tez yazan ilk araştırmacıdır. Razi bu tezinde çocuk hastalıklarına yer vermiştir.

Razi kitabında sinir organları hasarına, omurilik yaralanmalarına değinmiştir ve mesanedeki anomalilerin omurlardaki kırık ve zedelenmeler sonucu oluştuğunu güzel bir dille açıklamıştır.

Tıbbu’l-fukara kitabını doktora ve hastaneye ulaşamayan kimselere yol gösterici olsun diye yazmıştır.

Razi’nin diğer keşifleri şunlardır:

  • Dövülmüş koyun derisini dikiş ipi olarak kullanmak
  • Baş ve boyundaki sinir damarlarını
  • Göz bebeğinin ışığa verdiği tepki
  • Alkol kükürt ve sülfürik asit

Bu dönemin diğer bir bilim insanı ise İbn-i Sina’dır.

Avrupa’da Avicenna olarak meşhurdur.

O, filozof, tabip, edebiyatçı, matematikçi ve İslam dünyasının en büyük bilim adamıdır. Miladi 980 yılında Buhara şehrinde doğmuş ve 1038 yılında vefat etmiştir. Babası Belh şehrindendir.

İbn-i Sina’nın Arapça eserleri aşağıdaki gibidir:

Kitabu’ş-Şifa

Bu eser İbn-i Sina’nın felsefe alanında yazmış olduğu en önemli kitaptır. Mantık, fizik, matematik ve metafizik içeriklidir

En-Necat

Bu kitabın içeriği şifa konusuna özgü olup, İbn-i Sina felsefesi sıkıştırılmış biçimde anlatılmıştır.

El İşarat ve’t Tenbihat (İşaretler ve Tembihler)

Bu eser İbn-i Sina’nın son ve en seçkin eseri olarak bilinir.

Tis-e Resael Fi Hikmet ve Tebiiyat, Fi Meani Kitabı Reyturiga, Risale Fil İksir, Risale Fi Marifetin Nefs El-Natiga Vel Ehvaliha, El Taligat, İbni Sina’nın diğer eserleri arasındadır.

İbn-i Sina’nın Farsça eserleri de vardır. Bunlardan biri Danişname-i Elai’dir.

Resale-i Reg Şinasi, Risale-i Kunuz, El Mezemin, Risale-i Cersegil (Mi’yar-ul Ukul)

El Edviye Gelbiyye ve Kanun’dur.

El-Kanun, İbn-i Sina’nın çok değerli kitaplarındandır.

Fransız doktor, filozof, tarihçi ve sosyolog olan Gustav Lubon (1841-1931) Kanun kitabıyla alakalı olarak şunları söylemiştir:

“İlginç olan şudur ki Avrupa’da ne zaman doktorlar bir konu hakkında şüpheye düşse bu kitaba başvururlar ve üstat şöyle söylemiş derler.”

Kanun kitabının kendisi 5 kitabı kapsar.

  • İlk kitap: Tıbbın Bilimi, Anatomi ve Halk Sağlığı
  • İkinci kitap: Basit İlaçlar
  • Üçüncü kitap: Bileşik (Karışım) İlaçlar
  • Dördüncü kitap: Vücut Organlarına Ait Hastalıklar
  • Beşinci kitap: Fiziksel Hastalıklar

Günümüz tıp bilimiyle alakalı elimizde olan tüm bilgiler, hekimlerimizin ve atalarımızın ilim, bilim, deneyleri ve tecrübeleri ile bizlere ulaşmıştır. Bunun için onlara ne kadar minnet ve şükran duysak az kalır.

Bizler de onların kitaplarını daha dikkatli inceleyerek onların tecrübe ve varsayımlarından yararlanarak bugünkü tıp dünyasına yeni bir kapı açabiliriz.

Son olarak antik zamanlarda elde edilen birkaç başarıya değineceğiz.

Perahum şurubu Zerdüştlerin kitabında yer alan muhtemelen bitkilerden elde edilen ilk antidepresandır.

Kan dolaşımının William Harvey tarafından bulunduğu bilinir daha sonradan İbn-i Nefis’in daha önce bulduğu iddia edilmiştir ancak araştırmalara bakacak olursak kan dolaşımının antik İran’a ait olduğunu görürüz.

Normal doğumda meydana gelen rahim kasılmaları Sasaniler dönemindeki kitaplarda yer almıştır.

Eskiden, Yunan inancına göre cenin doğum kanalına doğru yüzüp kendiliğinden dışarı çıkmakta olduğu iddia edilmekteydi ki daha sonra Ali İbn-i Abbas adlı Müslüman bir bilim adamı tarafından doğumu gerçekleştiren esas olayın rahim kasılmaları olduğu ortaya konmuştur.

author-avatar

Dr. Elham Parsa

Dr. Elham Parsa, tıp fakültesini başarıyla tamamladıktan sonra İran’ın ileri gelen üniversitesinde “Geleneksel Tıp” alanında uzmanlık eğitimine devam etti. Geleneksel tıp uzmanlığının ardından üniversitede öğretim görevlisi ve araştırma ile meşgul oldu. Geleneksel Tıp alanında, yıllarca hekimlik görevini icra etti ve çeşitli makaleler yazdı. el-Kânûn fi’t-Tıbb’a Göre Geleneksel Tıp Tedavileri yazara ait kitaplar arasındadır. Kendisi Tahran İslâmî Azad Tıp Bilimleri Üniversitesi Bilim Kurulu Üyesi olmasının yanında İran Obeziteyi Önleme Derneği Üyesi ve Uluslarası Obezite Araştırmaları Derneği üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir